Anadolu’nun batısı, en batısı.
Yolların denize vardığı, denizin gölü andırdığı, Ayvalık.
Tarihin, arkeolojinin gözbebeği Bergama’yı, bereketli ovaları, pırıl pırıl denizi ile Altınova’yı, fıstık çamlarıyla bezeli güzelim Kozak’ı, Ege’nin en güzel kumsalına ev sahipliği yapan Küçükköy’ü karadaki komşuları bilmiş,
Geçmişi Kazdağları’nın söylenleriyle, kaderi ise denizdeki akranı Midilli’yle birlikte yazılmış, Ayvalık.
Adının genellikle tatille anıldığına bakmayın.
Şeytan Sofrası, Cennet Tepesi, Sarmısaklı plajları, Cunda gibi doğal güzelliklere sahip bir yerin, yaz aylarında cazibe merkezi olmaması düşünülemez zaten.
Sakın Ayvalık’ı bundan ibaret de sanmayın.
Sözümüz, Ayvalık’ın adını duymuş da kendini görmemiş olanlara…
Yoksa Ayvalık’tan başka yerde yaşamayı hayal edemeyecek kadar ona tutkun olanlara ne anlatsak az…
Ayvalık için “Ege’nin insana sunduğu tüm nimetlerin buluştuğu kasaba” denmesine şaşmamalı.
Bu nimetlerin başında da zeytin geliyor.
Binlerce yıllık zeytincilik geleneğinin öncüsü kalabilmek, ona Ayvalık gibi değer vermekle mümkün olabilirdi…
Ayvalık kutsal kitaplarda ‘hayat ağacı’, mitolojide ölümsüzlüğün simgesi, günümüzde gıdaların en sağlıklısı sayılan zeytin ve zeytinyağını kendisine bahşedilmiş bir nimet olarak görür. Ve onu itinayla işler, eşsiz lezzetini kendi mutfak kültürüyle birleştirir.
Bu emsalsiz buluşmanın yarattığı can ve damak dostluğu Ayvalık’ı tartışılmaz bir gastronomi merkezi yapar.Ege’nin bu yöresine has otlarına, balıklarına zeytinyağı bambaşka bir lezzet katar.
Her hasat mevsimi, Ayvalık için bu nimetin kutlanması ve berekete şükrediş şenliği anlamına geliyor.
Hasat şenliği, sadece zeytinin dallardan selelere taşınması değil, Ayvalık’ın zengin kültür mirasının sokaklara yayılması da demek.
Dar sokakların, parke taşlarının, birbirinden güzel kapıların ardında saklı, ama erişmesi de bir o kadar kolay, binbir incelik barındıran Ege kültürünün hası…
Yerel kültürünün özelliklerini evrensel standartlarla birleştirmeyi bilen Ayvalık’ta aydınlık ve ustalık birbirini besliyor. AİMA müzik akademisi her yıl düzenlediği klasik müzik festivaliyle uluslararası sanatçıları ve Türk sanatçılarını bir araya getiriyor.
Ayvalık pek çok sanatçıya ilham veriyor. Onların eserlerinde yeniden varoluyor.
Esnaf kepenk açıp toprağın sunduklarını rızka çevirirken, bir ressamın fırçası boyaya değiyor.
Sahile vuran dalgalar bir saatin tiktakları gibi zamanı sayarken, Ayvalık’ın biriktirdikleri yine başkalarıyla buluşuyor; onların ufkunu zenginleştiriyor.
Ayvalık’ta olup bitenin en görkemli tanığı ise tarihin de tanıkları olan yapılar…
Kent mimarisinde mekânın düzenini belirleyen deniz, kıyıdan tepeye doğru yükselen kademeli yerleşimin de mimarı. Yöreye özgü sarımsak taşının kırmızımsı rengi sivil mimariye damgasını vururken, taş evler, kahvehaneler, sabunhaneler ve yel değirmenleri “Ege’ye dair ne varsa, burada” dedirtiyor.
Yüzyılların tanığı olan Ayvalık yapıları, asırlardır içinde barındırdığı insanlarla iç içe yaşayan birer sanat mirası. Aynı, yerel kültür ve hümanizmi yaşlı ve pürüzsüz duvarlarında taşıyan kent ve çevresine yayılmış onlarca ibadethane gibi…
Bu şehri anlamak ve eşsizliğini fark etmenin en iyi yolu, onların arasında zaman geçirmek.
Ayvalık’ın eşsiz güzellikteki doğasına kulak verdiğinizde, size anlatacak ne çok şeyi olduğunu göreceksiniz.